21 Kasım 2008 Cuma

Ne Kadar Övünsek Az !


Turkcell Süper Lig
12. Hafta
Ankaraspor - Galatasaray
22 Kasım 2008 Cumartesi
Saat: 19.00
Yenikent Asaş Stadı

5 Kasım 2008 Çarşamba

Üstünüzdeki forma güç verir size

UEFA B Grubu 2. Maçı
Benfica - Galatasaray
6 Kasım 2008 Perşembe / Saat: 21:30

4 Kasım 2008 Salı

Deplase Hayat

Küçükken televizyon izlerdik daha yemek yemeği bilmezdik .Annemiz yanı başımız da bi yandan televizyona baktırır daha sonra hooopp der kaşığı verirdi ağzımıza.Bizde bunu yerdik tabi.Ama gel zaman,git zaman büyüdük yaşlarımız oldu 20,hayatın tam göbeğinde bulduk kendimizi.
Arkaya dönüp baktığımızda ne ağzımıza bi lokma vericek bi ana , nede izleyecek bi televizyon kalmış.Hayatımız resmen Deplase edilmiş.
Küfredercesine haykırıyoruz artık,alkış tutuyoruz 90 dakika hayatımız duruyor,kalpler atmaz oluyor,artık atmosfere göre ne sıcak hava etkiliyor,nede soğuk hava . . .
Yine çıktık yola,bilmem kaç kilometre sonra varıcaz stada.Ne dağları aştık,ne dalgalarla boğuştuk,ne güneşler batırdık,ne yıldızlar kaydırdık . . .
Gözümüz hep yolda,gönlümüz formadaki armada.Bir sevgilimiz olmadı.Aslında olabilirdi neden olmasın ki ? Sevginin değerini,sevginin asaletini,sevginin kıymetini en önemlisi karşılıksız sevmeyi bizden iyi kim bilebilirdi ki ?
Bizim sarışın sevgilimiz olmadı saçları rüzgarda dalgalansın bi endam bi havayla yanında tur atsın.Bizim esmer sevgilimizde olmadı elinden tutup cadde cadde,cafe cafe gezelim.Bizim tek bir sevdamız oldu '' Sarı Kırmızı '' tarifsiz bir aşk.
Dağları aştık,dalgalarla boğuştuk,güneşin yerine ayı koyduk sevdiğimizin yanında olduk.Engel tanımadı aşkımız.Ne gecenin karanlığı,nede güneşin sıcaklığı fark etmedi bizlere.Aldığımız her nefes de şükrettik yaradana dua ettik şampiyon olmadan,kupaları kaldırmadan ayırma bizi diye.

Ana kucağına sığınacak yaşımız doldu,televizyon izlemeye vaktimiz ise hiç olmadı.Bir simit yanında sıcak bir demli bir çay üstüne bir sigara oohh beee gider bu kafayla Edirne den Kars'a sonucunda seviyoruz ya,sonucunda aşk yaşıyoruz ya.Ne sen beni terk edip gidebilirsin,nede ben seni bırakıp giderim.
Deplase Edilmiş Hayatlar,halinden memnun aşıklarız biz.Yanından ayrılsamda bir saniyemi sensiz koymam bana inan.Seni bıraktım mı fizan da,falan da,filan da ?
Sakın unutma ! Mahşere kadar bu kalp Sarı Kırmızı atıcak.

Mutluyduk !

Herkese nasip olur mu bilmem o tribünlerde oturmak beraber omuz omuza yapmak, hep bir ağızdan söylenen onca marşlar yaptığın ilk besteyi söyletme arzusu, beğendiğin bir besteyi haykırarak söylemek nasip olur mu herkese.Tribüncü olmak ne demek hiç kendinize bu soruyu sordunuz mu ? Ya da aklınızın bir ucundan geçti mi ? Benim aklıma gelmedi öyle bir şey. Ben sadece aklıma gelmeyen şeyin ne olduğunu düşündüm.Cevabı çok basitti hiç zorlanmadan cevapladım ‘’kanımızda var’’ ve şunu sordum kendi kendime peki nasıl kanımızda var ? Bunun cevabını siz kendiniz verin.Senesini hatırlamam, yaşımı boyumu hiç hatırlamam hayatımda ilk maçıma gitmiştim hani kelime dağarcığımız bir bestenin içinde bulunan altmış, yetmiş kelimeden daha az o kadar ufağım yani.Stadın ambiansı on numara her yerde bayraklar,formalar,atkılar var bizimde içimizde bir heyecan var zaten ilk maçından yüzüncü maçına kadar o heyecan içinde artarak büyüyor.Değişen tek şey dolu dolu geçen yıllar.Bazıları bize bakar taktığımız atkıya kilitlenir kalır.Geçen üç beş sene ardından derler boş boş geçen yıllar diye konuşurlar ama yanlış.Size göre doğruysa bile bize göre yanlış.Bilmem anlatabildim mi ? Bizlerin altında arabası,üstünde zengin işi montu,altımızda bilmem kaç milyonluk bot yoktu.Kırk kişilik otobüse yeri geldi yetmiş,yeri geldi seksen,mutluyduk,boynumuzda atkımız belki içimizde titreme vardı ama üşüdüğümüzden değil bize çok yakıştığından dolayı,ayağımızda iki sene önce alnımın teriyle kazandığım parayla aldığım spor ayakkabım vardı.Koskoca iki sene ardından o ayakkabı ne haldedir bir bilseniz ama o ayakkabı Bursa’yı, İzmir’i, Denizli’yi, Manisa’yı, Ankara’yı, Sivas’ı, Trabzon’u, Rize’si, Gaziantep’i daha o kadar yer gördü ki, o kadar yol yürüdü ki,o kadar kovalamaca yaşadı ki ama biz yinede mutluyduk ve yinede mutluyuz.Belki böyle bir şeydi, belki bize göre doğruydu onlara göre yanlış ama sonucunda biz mutluyduk.Okuduğumuz okulda bizlere sonucun önemli olduğunu öğrettiler ya bize yeterdi bile, fazlası her zaman zarar.Benim hiç kız arkadaşım olmadı neden mi ? Nedeni çok basit çünkü benim sevgilim bir tekti değişilmez,vazgeçilmezdi,uğruna canımı vereceğim bir aşktı bu.Bazı zamanlar düşündüm platonik aşk mı yaşıyorum diye o çelişkilere de takıldı kafam ama o kafa hep güzel bir yere takılmazdı ki.Bizim için sonuç önemliydi mutluyduk ! Kaç gece uykusuz kaldım,sabaha kalktığımda ayılamadım neden mi ? Gece kızlarla diskolarda eğlenmedik biz.Bizler yaptığımız pankartlarla uykusuz kaldık,yaptığımız toplantılarla uykusuz kaldık,yaptığımız deplasmanlarla uykusuz kaldık.Sonucu önemliydi bizim için ‘’mutluyduk’’ kelimesi ağzımızdan çıkıyordu bir kere fazlası zarardı bizim için.

Bir güvercin olsam Sabri'nin kafasına sıçsam !



Bir güvercin olsam Sabri'nin kafasına sıçsam !

Vakti Geldi Zaman Ayrılık

Ufaklık zamanlarımızın bir parçasıdır; baba elinden tutup stada akmak, stadda o heyecanı yaşamak ve her seferinde senin olduğun tribündeki suskunluğun aksine tribünlere uzun uzun bakıp orada olup o heyecanı yaşamanın hayalini kurmak...
Bu karambolde her maça gitmek... Sarı kırmızıyı nefes almak gibi içine çekipte, içindeki çocuk o kadar büyük heyecanlardayken suskun kalabilmek... Çocukluk yıllarımın rüyasıydı, 90 dakika tempo tutup, boğazımın patlarcasına "Cimbommmmm" diye haykırmak...
Vakti Geldi Zaman Ayrılık...
Kimi zaman söyleyememişimdir "bende o gruba girmek istiyorum, bende orada olmak istiyorum!" diye... Küçüğümdür... Bilmiyorumdur... Babanın oğluna duyduğu "Senin kılına zarar gelmesin" bakışlarıyla defalarca reddedilirsiniz...Ya sonrası?Kaçışlar,izinsiz olarak o heyecanı yaşamalar...Ve sonrası...
Bazen eve babadan önce gelebilmek adına atılan onca taklalar, eve geldiğinde sesinin kısık olduğunu babanın anlamaması için, "Yorgunum, uyuyorum"larla araya kaynayıp, yastığına başını koyup saatlerce tribün heyecanını yaşamak...Bazen babanın gözünden kaçmayan o kaçışlar ve tatlı-sert dinlenen vaazlar ve gençlik anıları...Daha sonraki zamanlar artık planlı olarak başlanmıştır gruplara gitmeler..."Artık biliyor babam, içim rahat, bugün boğazım yırtılsa da bağırırım, nasılsa eve gidince uyku, yorgunluk sendromu yaşamayacağım!"
Bugünlerle büyüdüm hep...Mecidiyeköy yollarında saatlerce hep aynı heyecanları kurdum, haftanın herhangi bir günü, herhangi bir saatinde; "Bugün de maç olsa keşke!" Kırmızıyı düşündüm bol bol, gözümün iliştiği her köşede kırmızıyı arardım. Yaşadım büyük bir heyecan ve gururla Kırmızının asaletini!
Bu heyecanları yaşarken çıktım tribüne... Tribünün vazgeçilmez bir unsur olduğunu yaşamaya başladım 14-15 yaşlarında...Tribün, beni içine çeken büyük bir aşktı...Sarının ve kırmızının haykırıldığı her an aşkımın depreşmesi...Heyecanımın tavan yapması...Var mıdır bu aşkın başka bir eşi daha? Bu güzelliklerle yaşadım gençliğimin ilk yıllarını...Okuldan kaçıp geldiğim yağmurlu o ilk kupa maçı,uzun uzun deplasman yolculukları,kazanılan şampiyonluklar,atılan kupa turları,uğruna çekilen onca eziyet..Herşey Senin Uğruna Katlanmak Boynumun Borcu...
@ alıntıdır

Bir deplasman günlüğü


Sabahın ayazı uğruna düştük yine yollara.Karnım aç kahvaltı yapmadan ateşledim boş bi sigara içe içe yürüyorum.Yürürken düşünüyorum düşündükce hızlanıyorum ya otobüsü kaçırdıysam ulAn.. Hızlı adımlarla Kadıköy'de ilerliyorum,bazen içten içe bazen de insanların bakışlarını uyandıracak şekilde söylediğim tezahüratlarla Bakırköy deniz otobüsüne biniyorum.Bakırköy'de inip İncirli boyner'in oraya geldinmi heyecan yükseliyor.İnceden beste sesleri geliyor insanın kulağına sabah rüzgar sesi ile birlikte...Demek ki kaçırmamışım otobüsleri.Herkesin içinden geçirdiği gibi bizim içimizden de geçiyor şöyle 404'lerle deplasman yapmak, hadi oğlum kendine gel rüyanda görürsün ancak,aha geliyor otobüsler...Hayda yine aynı külüstürler,ne bekliyoduk ki sanki...Basma lan ayağıma yeni boyadım ayakkabıları tabi kardeşim 50 kişilik otobüse 80 kişi binersen olacağı bu,ayağına da basarlar kafana da...Ateşle ateşle ne o anaaa arka taraftan aşırı duman çıkmaya başladı o tarafa yanaş bakim ne oluyo.Nolucak bizim tayfa yakmış cigaraları dönüyorlar...Haydaa yine mi ya olmaz ki kardeşim her deplasmanda aynı muhabbet;yine noldu teker mi patladı yoksa motor mu bozuldu?Neyseki ucuz atlattık hadi devam tayfa hazır olun düşman bölgesindeyiz şehre giriş yaptık.Arkalardan bir ses biri konuşmaya başladı;
Arkadaşlar;
Biz buraya kavgaya değil,
Biz buraya gezmeye değil
Biz buraya takımımızı desteklemeye geldik
Kimse rakip taraftara bulaşayım falan demesin;demesi ile birlikte gaza gelen otobüs halkı olarak ''Alemin Kralı geliyooooooooor'' diye tempo tutmaya başlıyoruz.Sonra saf saf otobüsün içini kesen deplasman taraftarlarıyla ufaktan dalga geçiyoruz:''İstanbul...İstanbul...İstanbul...''Stada 150 metre var iniyoruz yürüyerek gidecez.Bu yürüme olayı aksiyonu,heyecanı daha da fazla arttırmış durumda.İniyoruz otobüslerden önden biz yürüyoruz arkamızdan dünya geliyor sanki.Aynı Fatih'in İstanbul'u fethetmeye geldiğindeki gibi yürüyoruz.O anda rakip taraftarla karşılaşıyoruz..Bir İki Hucuuummm bam güm pat.''Kaçmayın laaann''''Her Zaman Heryerde En Büyük CİMBOM''İçeri giriyoruz Bir iki üç Lay lay dan dun makara...Devre arası durum 1-1..
İkinci yarı ''saldır GALATASARAY oleeeeeeyyyyy''...Neyse attık yendik bitti.Biniyoruz yine bizim dededen kalma deplasman otobüslerine.Tam köşeyi dönüyoruz bu sefer de taşlanma faslı başlıyo.Neyse ki yara almadan bir iki sıyrıkla,camsız otobüslerle İstanbul'a dönüş moduna giriyoruz.Şehirden çıkıyoruz otobüste ses yok.Herkes galibiyetin verdiği keyif ve yorgunluğun verdiği rehavetle ağır ağır uyuyor.Sabah duruma göre belki 3'te,belki 5'te belki de öğlen 12'de -1'de İstanbul'dayız.Hiç vakit kaybetmeden doğru eve kayıyorum.Sonra da gidiş-geliş 20 25 saat süren yolculuğun vermiş olduğu yorgunlukla bende uyuyorum.Görev tamamlandı,vazifemi layıkıyle yerıne getirdim rahatım,huzur doluyum.
Unutma...PEŞİNDEYİZ !!!